Kahve, dünyadaki en eski içeceklerden biridir. İlk nasıl ve nerede keşfedildiği ile ilgili birçok mit bulunmaktadır. Bilim yoluyla kanıtlanabilen ilk kahve bulgularına Etiyopya’da rastlanmıştır. Bu nedenle kahve bitkisinin anavatanı bu bölge olarak kabul edilir.
Etiyopya yaylasındaki antik kahve ormanları, günümüzde de gözlenebilen kahveye dair en eski kalıntılardır. Ayrıca, 7. yüzyılda Hristiyan misyonerlerin papaya rapor sunmak adına Vatikan’a gönderdiği kahve çizimleri de bu bölgenin kahve bitkisine ev sahipliği yaptığını kanıtlamaktadır.Kahve ekimi ve ticareti ise Arap Yarımadası’nda başlamıştır. 15. yüzyılda, Arap yarımadasının Yemen bölgesinde kahve yetiştirilmesi ile birlikte, kahve bölge halkları tarafından tanınmaya başlamıştır. 16. yüzyılda Müslüman coğrafyanın en ünlü içkisi haline gelmiştir.
Bu dönemde, kahve sadece evlerde değil, aynı zamanda şehirlerde görülmeye başlayan ‘‘qahveh khaneh’’ adı verilen kahvehanelerde tüketilmektedir. Kahve evleri zamanla sosyal aktivitelerin ortak merkezi haline geldiğinden içeceğin popülaritesi halk içinde yayılmıştır. Tüm dünyada ‘’Arap şarabı’’ olarak bilinen kahve, 17. yüzyılla birlikte dünyaya yayılmaya başlamıştır.
Yemen’in Mocha limanından Hollandalılar aracılığıyla Endonezya’ya geçen kahve fideleri; iklim şartları, toprak yapısı gibi değişkenlerin farklılaşması sonucunda genetik evrimini hızlandırmıştır. Bu dönemle birlikte kahve, belli bir bölgede yetişen bir tarım üründen çok, evrensel bir ticari ürün haline gelmiştir.
Hollandalılardan kahveyi alan Fransızlar’ın, kendi sömürgeleri olan Karayiplerdeki Martinik adasında yetiştiriciliğe başlamasıyla kahve, yeni bir genetik değişim sürecine girerken; evrensel popülarite ve kullanım anlamında da gücünü katlamıştır. Bu dönemle birlikte, kahve evleri hızla İngiltere, Avusturya, Fransa, Almanya ve Hollanda’nın büyük şehirlerinde sosyal aktivite ve iletişim merkezleri haline gelmiştir. Örneğin İngiltere’de “penny üniversiteleri” diye adlandırılan kahvehaneler, ülkenin aydınlanma döneminin simgesel merkezleri haline gelmiştir.
Salgın hastalıkların yaygınlığı ve ölümcül sonuçları ile alkol kullanımının yüksekliği arasında bir bağ kuran Avrupalılar, kahveyi bu hastalıkların ve sarhoşluk halinin bir panzehiri olarak nitelendirmişlerdir.
Fransız Devrimi’nden Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşuna kadar birçok tarihi olayda rol oynayan kahve, dünya genelinde son dört yüzyılda en çok tüketilen içeceklerden biri olmuştur.
Kahve ağaçları yaklaşık 50 yıl yaşayan, yetişken halde 6-9 metre uzunluğunda, mono-genetik olarak zayıf yapıda bitkilerdir. Her ağacın, yeşil, birbirinin karşısında çiftler halinde çıkan yaprakları bulunur.
Kahve meyveleri kiraza benzer ve uzayan dalların uç kısımlarında çıkar. Kahve bitkisi sürekli bir döngü halinde hasat verdiğinden, aynı anda çiçek, olgunlaşmamış yeşil renkteki meyve ve olgunlaşmış kırmızı renkteki meyveyi görmek mümkündür.
İlk çiçeklenmesinden olgunlaşmış meyve vermesine kadar geçen süre yaklaşık 9-12 aydır. İlk 5 yılda meyveleri yeterince olgunlaşamadığı için hasadı yapılmaz veya kullanılmaz.
Yaklaşık 50 yıl kadar yaşayan kahve ağacı, (bazı türler 100 yılı bulabilir, fakat verimli olmayacağından tercih edilmez.) en kaliteli ve büyük hasatlarını 7-20 yaşlarında verir. Çiftçiler uygun bakım ve çeşitliliğe bağlı olarak yıllar boyunca standartlarını koruyabilir, hatta arttırabilir. Ortalama olarak bir kahve ağacı yılda 0.5-2.5 kg kadar ürün verir.
Ticari olarak yetiştirilen tüm kahveler dönenceler arasında, Ekvator kuşağında yetiştirilir. Ağaçlar nemli topraklarda, ılıman iklimde, sık yağmurdave güneş altında büyürler.